BURSA bir WAGENINGEN olur mu?
Wageningen Hollanda’nın bir şehri. Biliyorsunuz Hollanda toprak büyüklüğü olarak her daim Konya ilimiz ile karşılaştırılır. Ancak tarım ve hayvancılık konusunda ciddi bir ilerleme kaydetmişlerdir. Sizce BURSA bir WAGENINGEN olur mu?

Avrupa Komisyonu 4 Mart 2020 tarihinde AB’nin 2050 yılında net sıfır emisyon hedefini yasal olarak bağlayıcı kılacak İklim Yasasını onayladı. Bunun yanı sıra Mayıs 2020 tarihinde komisyon yapmış olduğu teklifle tarımsal üretimde kullanılan tarım ilaçlarının (pesticide) 2030 yılına kadar %50 azaltılmasını ve gübre (fertilizer) kullanımının da %20 azaltılması gerektiğini bildirdi. %8 seviyesinde olan organik tarım oranının da 2030 yılına kadar %25 seviyelerine çıkartılmasını tavsiye etti.
Biyoteknoloji, canlı organizmaların endüstriyel olarak değerlendirilmesi veya bu organizmalardan türetilen bileşenlerin endüstriyel girdi olarak kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Son yıllarda gen modifikasyonu, biyoteknoloji endüstrisinde devrim yarattı, sayısız yeni ürün üretti ve yerleşik süreçleri iyileştirdi. Modern biyoteknoloji, rekombinant DNA teknolojisi, hücresel biyoloji, mikrobiyoloji, biyokimyanın yanı sıra proses tasarımı, mühendislik, modelleme ve kontrolü kapsayan multidisipliner bir yaklaşımla uygulamalı bir bilim alanı haline geldi.
Öte yandan son yıllarda biyoteknolojik gelişmeler ışığında sekonder metabolitler olarak adlandırdığımız fenolik bileşenler, uçucu yağ asitleri, renk pigmentleri, flavanoidler biopesticide (doğal tarım ilaçları) olarak sıkça kullanılmaya başlandı. Bu ürünler bitki besleme materyali olarak kullanılabildikleri gibi aynı zamanda bitkisel üretimde zararlı mücadelesinde kullanılabilen ve kimyasal olmayıp tamamen doğal yollardan üretilen ilaçlar haline geldiler.
AB’nin de almış olduğu kararlar çerçevesinde tarımda verimliliğin ve kimyasal ilaçlar kullanılmadan yapılan üretimin gittikçe önemli hale geldiği günümüzde tarımsal üretim teknikleri ve bu yolda alınacak mesafeler en az savunma sanayii kadar ülkeler açısından milli güvenlik meselesi haline gelmektedir. İşin ülkeler arası gümrük mevzuatına bakacak olursak önümüzdeki yıllarda karbon emisyon sisteminin ve pestisit kullanımı oranlarının ithalatta gümrük vergisi olarak karşımıza çıkacağını rahatlıkla düşünebiliriz. ‘’Kullanan öder-Kirleten öder’’ mantığından hareketle AB yeşil kıta mutabakatı, tarımda köklü politika değişikliklerini öngörmekte ve bu durum tarife dışı engeller olarak yerini alacak gibi durmaktadır.
Peki biz bu işin neresindeyiz?
Biyoçeşitlilik vurgusu yapılan ve çiftlikten çatala stratejisi olarak belirtilen bu planlama içerisinde Türkiye olarak bizler yılda yaklaşık 3 Milyar TL’lik (42.000 ton) tarım ilacı kullanmakta ve maalesef bu rakamın da çok büyük bir kısmını ithal etmekteyiz. Bunun yanı sıra son yıllarda ülkemizde özellikle biyopestisit üretimi alanında önemli gelişmeler olmakta ve bitki besleme materyalleri üretimi noktasında yeni firmaların kurulduğu görülmektedir. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; tarımsal üretimin verimlilik ve doğala yakın üretimi noktasında Tarımsal Biyoteknoloji bilim dalı, sentetik kimyasal yerine tamamen doğal kaynaklardan üretilen biyopestisitler, probiyotikler, prebiyotikler ve biyostimulantların üretimlerine hız verecek geleceğin en önemli bilim dallarından ve mesleklerinden biri olacaktır.
Bu noktada ihtiyacımız olan; gıda güvenliğimizi sürdürülebilir kılmak için yukarıda açıkladığım prensiplerin bir devlet politikası haline gelmesini temin etmek ve sanayi altyapısı, karakteri olan şehirlerde tarla, iklim, işgücü, yetişmiş bilim adamı, vizyon parametlerini bünyesinde barındıran şehirlerde ‘Tarım Uygulamaları Mükemmeliyet Merkezi’’ (Center of Excellence for Agricultural Practises) kurmaktır.
Bu merkezin Türkiye’de kurulabileceği yegâne şehirlerin başında da BURSA gelmektedir. Türkiye’nin sanayi altyapısı ve ikinci en büyük ihracat şehri olması sebebiyle bir rol model olan Bursa; aynı zamanda önemli bir tarımsal üretim merkezidir. Tarıma dayalı gıda sanayii olarak müthiş bir ekosistemi de bünyesinde barındırmaktadır.
Dünya’da modern tarım teknikleri ve tarımsal üretim ile ilgili eğitim denince akla ilk WAGENINGEN ÜNİVERSİTESİ (Hollanda) gelmektedir. Sanayi-Üniversite iş birliği noktasında muazzam örneklere imza atan Wageningen Üniversitesi, bu anlamda Bursa’da kurulu iki güzide üniversitemizin bünyesinde yer alan tarım ve gıda bölümleri ile de iş birliği yapmak suretiyle kurulacak mükemmeliyet merkezinde Türkiye’nin tarım geleceği ile alakalı olarak önemli bir rol model olacaktır diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin geçmişteki çok değerli başkanlarından Sayın Erdem Saker’in bir yazısını okudum. Sayın Başkan, rahmetli Ali Muhittin Dinçsoy beyefendinin ailesine ait olan ve Paşa Çiftliği olarak bilinen, Bursa’nın şehir hafızasında muazzam bir yeri olan bu bölgede Ali Muhittin Dinçsoy’un değerli eşi Sayın Berrin Dinçsoy’un rahmetlinin ismi ile müsemma ‘’Uygulamalı Tarım Meslek Okulu’’ kurma fikrinden bahsetti. Bursa gibi eşsiz bir tarım iklimine sahip olan ve yine eşsiz tarım ürünlerinin üretildiği bir şehirde, kesinlikle yeşil olarak kalması gereken bu yerdeki değerli tarım topraklarının ülkemizin tarımsal geleceğinin, modern tarım tekniklerinin, tarımsal biyoteknolojinin mükemmelliyet merkezi olması son derece isabetli bir karar olacaktır.
Tarım eğitimi konusunda dünyaya örnek olmuş Wageningen Üniversitesi ile yapılacak iş birliği, halen aktif Türkiye’nin en eski Ziraat Lisesi’ni bünyesinde barındıran Bursa’nın mevcut Ziraat Fakültesi, Gıda Mühendisliği ve Biyosistem Bölümlerinin desteği, ekonominin çatı kuruluşu BTSO vizyonu ile birlikte Bursa’nın Wageningen’den de öte bir tarımsal eğitim ve teknoloji merkezi olmaması için hiçbir neden yok diye düşünüyorum.
Tepkiniz nedir?






